İç savaşın 8. ayına girdiği Sudan’da ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki Cidde barış görüşmelerinin defalarca sekteye uğraması ve süresiz askıya alınması, görüşmelerin akıbetine ilişkin soruları akıllara getirdi.
Cidde müzakere sürecinin aşamalarını derleyen AA muhabiri, görüşmelerin sonuçsuz kalmasının nedenlerini uzmanlara sordu.
Sudan’da ordu ile HDK arasında Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde ABD, Suudi Arabistan ve Doğu Afrika’da Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi’nin (IGAD) arabuluculuğunda yürütülen görüşmeler sonucu 11 Mayıs’ta “Cidde Bildirgesi” imzalanarak çatışmaların durdurulması için bir çerçeve oluşturuldu ancak savaş devam etti.
Görüşmelerde Sudan’da kalıcı ateşkes ve kapsayıcı diyalog oluşturulması hedeflendi. Sudan ordusu, HDK’nin ateşkes ihlallerine tepki olarak 31 Mayıs’ta ateşkes görüşmelerinden çekildi.
Haziran ayında gerçekleştirilen müzakere turu, HDK’nin yerleşim yerlerinden ve kamu kurumlarından çekilmeyi reddetmesi üzerine ordunun müzakere masasından ayrılmasıyla sonuçlandı. Buna karşılık da HDK, orduyu Cidde görüşmelerini engellemeye çalışmak ve askeri çözüme sığınmakla suçladı.
Ordu, temmuzda yeniden müzakere sürecine dönme kararı aldı.
Ordu, benzer gerekçelerle temmuz ayında bir kez daha müzakerelerden çekildi ancak ekim ayında Cidde’ye geri döndü.
Taraflar, barış müzakereleri kapsamında 7 Kasım’da Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde yeniden bir araya geldi.
Suudi Arabistan ve ABD’nin arabuluculuk ettiği ateşkes konulu müzakerelerde somut adım atılamadı ve görüşmeler, 3 Aralık’ta çıkmaza girip süresiz ertelendi.
“Görüşmeler, siyasi irade eksikliği nedeniyle başarısız”
Gazeteci Adil Abdurrahim, ordu ile HDK arasındaki Cidde görüşmelerinin, iki tarafın da siyasi bir çözümün savaşı sona erdireceğine dair siyasi iradeden yoksun olması nedeniyle başarısızlıkla sonuçlandığını söyledi.
Abdurrahim, “Her iki taraf da askeri çözümle zafere ve sonuca ulaşabileceği yönündeki pozisyonuna bağlı kalmayı sürdürüyor. İnsani yardımların ulaştırılmasını kolaylaştırmak ve güven artırıcı tedbirleri uygulamak için adım atma konusunda taahhütte bulunsalar da çözüm için net bir strateji belirlenmemesi, müzakerelerin başarıya ulaşmasının önünde bir engel olarak görünüyor.” dedi.
Savaşın uzamasında bölge ülkelerinin rolünün yadsınamayacağını belirten Adil, “Egemenlik Konseyi Üyesi ve Ordu Komutan Yardımcısı Orgeneral Yasir el-Ata, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Çad’ı HDK’yi desteklemekle suçladı. Hartum hükümeti, Sudan kriziyle ilgili Kenya’nın IGAD başkanlığına itiraz etti. Bu örneklerde olduğu gibi bazı ülkelerin adlarının çatışmanın taraflarıyla birlikte zikredilmesi, krizin karmaşıklığını daha da artırıyor.” ifadelerini kullandı.
Abdurrahim, başkent Hartum ve batıdaki Darfur’da bulunan kentlerde çatışmalar sürerken Sudanlıların krize çözüm umudunu yitirmediğini kaydederek, “Ancak genel kanı, ordu ve HDK liderleri üzerinde krizi sona erdirecek barışçıl bir çözüme götürecek bir diyaloğun sağlanabilmesi için baskı kuracak uluslararası ve bölgesel bir mekanizmanın bulunmaması nedeniyle savaşın devam etme ihtimali ağır basıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
“Cidde müzakereleri, halk baskısı nedeniyle sonuçsuz kaldı”
Siyasi analist Ömer Muhammed Ali Süleyman el-Kurdufani de “Cidde müzakereleri, Sudan sokaklarının Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan’a Sudan Silahlı Kuvvetlerini Cancavit milisleriyle (HDK güçleri) asla aynı kefeye koymaması yönünde baskı yapması nedeniyle sonuçsuz kaldı.” dedi.
HDK’yi Hartum’da bir “dayanak noktası” haline getirmek ve ülke yönetimine “ortak” olmak isteyen tarafların bulunduğunu dile getiren Kurdufani ancak bu durumun “son Sudan vatandaşının cesedi çiğnenmeden” asla gerçekleşemeyeceğini iddia etti.
BAE’yi, HDK’ye destek vermekle suçlayan Kurdufani, şunları kaydetti:
“BAE, HDK milislerinin başlıca ortağı. BAE, tek bir altın madeni olmamasına rağmen HDK sayesinde Arap dünyasına altın ihraç eden birinci sıradaki ülke oldu. Dagalu ve milisleri, Sudan’ın altınlarıyla kendisini destekledi yani bu durum, BAE’nin 3 yıl önce sendeleyen ekonomisini yeniden canlandırmak için Sudanlıların kanını emdiği anlamına geliyor.”
Kurdufani, HDK güçlerinin başkentte kalmayı müzakerelerin temel şartı olarak öne sürdüğünü ancak bunun hiçbir meşruiyeti bulunmadığı gibi Sudanlıların arzu etmediği tuhaf bir talep olduğunu söyledi.
Sudan ordusunun ülkenin tamamında kontrolü sağlamasını beklediklerini anlatan Kurdufani, dost ülkelerin Sudan’a silah ve mühimmat desteği vermemesinin savaşın uzamasına yol açabileceğini dile getirdi.
Sudan iç savaşı
Sudan ordusu, paralel bir ordu gibi davranması nedeniyle tehdit olarak gördüğü HDK’nin, 2 yıl içinde tamamen orduya entegresini istemişti.
HDK’nin ise sivil hükümetin ardından yaklaşık 10 yıla yayılan bir süreçte bunu kabul edebileceğini açıklamasıyla başlayan söz savaşı ve gerginlik, 15 Nisan sabahı taraflar arasında başkent Hartum ve çeşitli şehirlerde silahlı çatışmaya dönüşmüştü.
HDK, 15 Nisan’da patlak veren iç savaş öncesinde sisteme entegrasyonu henüz tamamlanmamış askeri bir güçtü. Sudan hükümeti, uluslararası topluma HDK’yi “terörist grup” olarak kabul etmesi çağrısında bulunmuştu.
Sudan’da taraflar, başkent Hartum’un yanı sıra ülkenin batı ve güneybatısındaki 9 eyalette ağır silahlarla çatışmayı sürdürüyor.
Çatışmalarda 10 bini aşkın sivil hayatını kaybetti, binlerce kişi yaralandı.
Birleşmiş Milletlere göre, Sudan’da nisan ortasından bu yana zorla yerinden edilenlerin sayısı 6,7 milyonu aştı, nüfusun yaklaşık yarısına denk gelen 25 milyon Sudanlı, insani yardıma muhtaç hale geldi.
Uluslararası ateşkes ve müzakere girişimleri, tarafların karşılıklı ihlal suçlamaları ve öne sürülen şartlarda anlaşamamaları nedeniyle şu ana kadar başarısız oldu.